
Travma Nedir Ne Değildir?
Bu yazıda, travmanın ne olduğunu ve ne olmadığını net bir şekilde ortaya koyarak, bu önemli terimin doğru kullanımı üzerine odaklanacağız. Gündelik hayattaki küçük hayal kırıklıklarımız için bile kullansak da travma aslında nedir ve bu konuda doğru bilinen yanlışlar nelerdir onlara bir bakalım.
"Travma" kelimesi, köken olarak Yunanca "τραῦμα" (trauma) kelimesinden gelir. Yunanca'da "τραῦμα" kelimesi "yara" veya "hasar" anlamına gelir. Yunanca "τραῦμα" kelimesi, fiziksel bir yaralanmayı veya bedensel hasarı tanımlamak için kullanılıyordu. 19. yüzyılın sonlarına doğru, bu kelime tıbbi ve psikolojik literatüre girdi ve hem fiziksel hem de psikolojik yaralanmaları tanımlamak için kullanılmaya başlandı.
DSM-5, travmatik olayı "kişinin gerçek veya tehdit eden ölüm, ciddi yaralanma veya cinsel şiddet yaşaması, bu tür bir olayın tanığı olması veya bu tür olaylara maruz kalması" olarak tanımlar. Kişinin doğrudan yaşadığı travmatik olaylar, travmatik olayların başka birine olması ve kişinin bu olaylara tanıklık etmesi, bir aile üyesinin veya yakın bir arkadaşının başına gelen travmatik olayları öğrenmek (ölüm veya ciddi yaralanma tehdidi, ani veya şiddet içeren bir ölüm gibi), travmatik olayların ayrıntılarına sürekli olarak maruz kalmak (örneğin, acil durum müdahale ekipleri) travmaya sebep olabilir.
Bireyin fiziksel bütünlüğünü tehdit eden, dehşete düşüren, çaresiz bırakan, herkes için sıkıntı kaynağı olan, olağan ya da olağandışı yaşantılar dediğimiz travmaların farklı kaynakları olabilir. Bunlar:
- İnsan eliyle istemli oluşturulan travmalar (savaş, tecavüz, şiddet)
- İnsan eliyle istemsiz oluşturulan travmalar (trafik kazaları, iş kazaları, tıbbi hatalar)
- Doğal afetler (Deprem, sel, orman yangınları) şeklinde sıralanır.
Buraya kadar doğru bilenen yanlışlardan bazılarını düzeltmiş olduk.
- Kişinin travma yaşadığını söyleyebilmek için travmatik olaya doğrudan maruz kalması gerekmez.
- Günlük dilde sürekli kullanılsa da bir kişinin yaşadığı olayı travmatik olay olarak adlandırabilmesi için ölüm ve yaralanma riskiyle karşı karşıya gelinmiş olması, fiziksel bütünlüğün tehdit edilmiş olması gerekmektedir.
Travmatik olaya verilen tepkiler ve kişiye etkileri hakkında da bilinmeyen bazı gerçekler hakkında da konuşmakta fayda var. ‘’Savaş veya kaç’’ tepkisini illa ki bir yerde duymuşuzdur. Organizmanın yaşamını tehdit eden uyarıcılara gösterdiği, yaşamsal değeri olan bir tepkidir. Daha az bilinen ancak bu tepkiler kadar yaygın ve doğal olan üçüncü tepki ‘’donma’’ ya da diğer adıyla ‘’hareketsizlik’’ tepkisidir. Bunu bilmek neden önemli? Çünkü bu travma mağdurlarının en sık gösterdiği tepki. Bunun hakkında daha az şey bilinse de büyük bir tehdit ile karşılaştığında sürüngenler ve memelilerin verdikleri üç ana tepkiden biri bu ‘’donma’’ tepkisidir.
Savaşmanın ya da kaçmanın mümkün olmadığı durumlarda -ki çoğu travmatik olay böyledir- ‘’donma’’ tepkisi son çare stratejisidir. Kurtulmamız imkansızsa hayvanlar ve insanlar olarak ortak tepkimiz olan ‘’hareketsizlik’’ son çaredir. Bu fonksiyonu hayvanlarda da görebildiğimize göre bunun bilinçli zihin tarafından kontrol edilmediğini, beynimizin ve sinir sistemimizin en ilkel ve içgüdüsel kısmı tarafından yönetildiğini rahatlıkla söyleyebiliriz. Bu da bize en basit haliyle, travmaya verilen tepkinin istemli tepki olmadığını gösterir.
Travmatik olaylar her zaman psikolojik rahatsızlıklara yol açmazlar. Burada etkili olan bazı faktörler vardır. Başlıcaları:
- Olayın doğası ve yoğunluğu
- Başa çıkma mekanizmaları
- Önceden var olan ruh sağlığı durumu
- Sosyal destek
- Travma sonrası müdahaleler gibi olayın öncesini ve sonrasını kapsayan faktörlerdir.
Bu faktörler, kişinin faydasına olacak şekilde bir araya gelmiyorsa travma sonrası stres bozukluğu (TSSB) semptomları göstermesi olasıdır. Travma semptomları kendini gizleyebilir ve yıllar sonra ortaya çıkabilir. Travmatik olay TSSB’ye sebep olduysa kendi kendine iyileşmesi beklenemez. Bir uzman yardımına başvurulması gerekir.
TSSB semptomları arasında uykusuzluk, kabuslar, olayla ilgili anıların rahatsız edici biçimde sık sık hatırlanması, sürekli olarak olayın tekrarlanacağı korkusu ve bu nedenle diken üstünde hissetme, kolay irkilme, çabuk sinirlenme, gelecekle ilgili plan yapamama, yabancılaşma (başkaları beni veya yaşadıklarımı anlamıyor hissi), olayı hatırlatan durumlarda huzursuz olma ve bu durumlardan kaçınma vardır. Belirtilerin çok çeşitli olabileceğinin ve burada sıralanan belirtilerin sadece TSSB’de görülmediğinin altını çizelim.
Bütün bunları önümüze koyarak başka doğru bilinen yanlışlara da değindiğimizi söyleyelim. Doğruları özetle:
- Kişinin travmatik olay anında kaçmaması, donakalması istemli bir tepki değildir. Olay sonrasında ‘’Neden bağırmadın?’’, ‘’Neden kaçmadın?’’, ‘’Neden yardım çağırmadın?’’ vb. sorular sormak mağduru suçlayıcı ve semptomlarını tetikleyici etkiye sahip olacaktır.
- Travmatik olay TSSB’ye dönüşmek zorunda değildir ve burada etkili birçok faktör vardır. Ancak semptomlar süreğense ve kişide işlev bozukluğuna sebep oluyorsa iyileşme için uzman desteği şarttır.
TSSB semptomları için detaylı bilgiyi hastalıklar başlığında bulabilirsiniz.